faruk – dertli sözlük
adaletin çok çeşidi vardır. en elzem adalet, adalet-i farukiyyedir.faruk, fark ettiren, tefrik edip ayıran, herşeyi yerli yerine koyan, bir meseleye yüzeysel bakıp hak veya batıl demeyen, veya adaletin bir çeşidi olan el hükmü lil ekser (hüküm genele göre verilir) kaidesince karar vermeyip, bir meselenin içindeki zerre kadar hakkı görse hak deyip, yine zerre miskal batılı görse zerre miskal şiddetinde batıl diyen adalet çeşididir.evvela. müminin bütün tavrındaki nihai hedefi sırat-ı müstakimdir. yani her ne tavır, hal, kavil südur ederse etsin, ifrata ve tefrite düşmeden, hadd-i vasat olan orta yolda kalmaktır. bunun ise farz-ı ulası, birinci şartı faruk adalettir.yani mümin bir meseleyi duyduğu zaman, eğer elinde zan'dan başka yoksa ''el ılmu indellah'' diyecek, eğer bildiği varsa, bildiği nisbetinde hak olan kısmı ayırıp sıkleti nisbetinde hak diyecek, sonra batıl kısmına ağırlığı nisbetinde batıl diyecek.meşhur ve çok malum bir darbımesel ki; bir adam iğneyi uzak bir mesafeden başka bir iğnenin yıldızından geçirmiş, faruk hükümdar ona bir miktar altın verilmesini bir miktar kırbaç vurulmasını hükmetmiş. izahında ise; kabiliyetinin altına layık ancak marifetinin malayaniyatı cihetiyle de kırbaca layık olduğunu söylemiş. evet aynı fiil içindeki kabiliyetin hakkını da vermiş, beyhudeliğinde hakkını iade etmiş..her devirde her mümine çok lazım olan bu iş, hususan bu zamanda mümine pek lazımdır vesselam.