medrese – dertli sözlük
konya'da bir yer. hikayesi de vardır. konya'ya gurbetten gelen(*) bir medrese talebesi şehirde dolaştıktan sonra tekrar medresesine dönmek ister. otobüs durağında medrese yazan otobüse biner. fakat geldiği yerin medreseyle bir ilgisi yoktur. sonra imdadına arkadaşları yetişir. i̇yi ki arkadaşları vardır. o gün bu gündür medreseden çıkmaz.
medrese'nin osmanlı'nın son dönemlerinde içine düştüğü durumu samiha ayverdi şöyle anlatır:

"kültür hayâtının düğüm noktası olan medrese, artık bir mantık canbazlığı hâline gelmiş bilgisinin dört duvarı arasına kendi kendini hapsetmiş bulunuyordu. öyle ki, düşünceyi bir kenara iterek sâdece eski bildiklerini tekrarlamak ve ezberlemekle yetiniyor ve anlamsız bir gururun gafleti içinde, müsbet (pozitif) ilimleri âdeta görmezlikten geliyordu. "
belki de ülkemizin en çok gereksindiği kurumlardır. bir boğaziçi üniversitesi'ne denk pozitif eğitim verip aynı zamanda dini ilim öğrenmek zor değil gerçekten. sadece bu eğitimi verecek kurumlardan yoksunuz.
fatih çağından sonra türk fikir ve siyaset hayatına hakim olması ile günümüze dek gelen bir taassup anlayışını başlatmıştır. buanlayış, türlü iç kavgalara ve kan dökülmesine sebep olarak günümüze kadar gelmiştir. din bilginleri arasında ebusuud gibi müsamahalı ve akıllıları bulunduğu gibi, her türlü fikir değerlerinden mahrum ve devleti batıracak fetvalar vermekten çekinmeyen birgili mehmet gibi yobazlar da gelip geçmiştir. on sekizinci asrın sonlarında devletin bütün kuruluşları gibi "medrese" de soysuzlaşmış ve hele "tanzimat"tan sonra din bilgisi öğrenmek isteyenlerin değil, asker kaçaklarının barınağı haline gelmiştir.halbuki daha önce böyle bir taassup yoktu. fatih, i̇slâmiyette resim sanatının haram sayılması geleneğinin tersine resmini yaptırmak için i̇talya'dan ressam getirttiği gibi, fatih'in babası olan i̇kinci murad da bir aralık tahtı bırakıp manisa'ya çekildiği zaman kadınlardan oluşan musiki heyetleri arasında yer almış, o çağın bilginlerinden şükrullah da musiki risaleleri yazmıştır.