allah'tan en çok korkan kişi
ilmiyle amel etmesi en büyük eseri olan varlık sahası ürünü.
alim karakteri nasıl olmalı ve bizler alimlere nasıl davranmalıyızı güzel bir yazıyla anlatmış nurettin yıldız,şu şekilde:
âlimlerin dinimiz ve dünyamız için vazgeçilemez önderlerimiz olduğu kesindir. bir başka kesin de -istisnalar bir kenara- âlimlerimizin bulundukları mevkii dolduramadıklarıdır. belki de ilk kaybolan değerimiz onlardır.
onlar kaybolmuş, ümmet de onları ihmal etmiştir. yeniden kuran ve sünnetin etrafında bizi toplayıp bizi ayağa kaldıracak olanlar âlimlerdir. biz onlara karşı görevimizi yerine getireceğiz, onlar da bizi ayağa kaldıracaklardır.
bizim âlimimiz:
sadece allahın rızası peşindedir. amelinde ihlas sahibidir.
rızık endişesi taşımaz. rızkın allahın elinde olduğunu en iyi bilen ve ona en iyi inanandır. gözü allahtan gelendedir.
ecelin muayyen olduğunu, allah dilemedikçe kimsenin kimseyi öldüremeyeceğini iyi bilir. ölümden değil, kötü akıbetten korkar.
en büyük derdi dindir, müminlerdir. bir mümine faydalı olmak için, bir sıkıntıyı gidermek için erir gider de ahlanıp vahlanmaz.
akıl hocalığı değil, örneklik ve önderlik yapar. hep safın önündedir. hem namazda, hem cephede
elinde imkân bulunanların önünde eğilmez, kapılarında görünmez.
i̇yiliği yayma ve kötülüğü engellemede yorulmaz, usanmaz. birliğin sembolüdür. sapmalara karşı uyanıktır. kullara kulluktan allaha kulluğa geçişin öncülerindendir.
mazlumun yanında, zalimin karşısında olmaktan çekinmez.
i̇lmini allahın bir emaneti olarak görür, bir başkasının da ilimle buluşması için gecesini gündüzüne katar.
kendi içinde de dengelidir. bir yapıp bir yıkmaz. boşluk bırakmaz. sabır taşıdır. sözü ile özü çelişmez. mütevazıdır.
bizim de âlimlere karşı îmanî kimliğimizden kaynaklanan bir tavrımız vardır:
onları allah için sever sayarız. onlar peygamberlerin varisleridirler. onları allah sevdiğine ve yücelttiğine göre biz, imanımızdan kaynaklanan bir anlayışla önlerinde saygı ile dururuz. onları hayatımızın bereketi görürüz.
varlıklarını allahın bir lütfu olarak görür, en güzel şekilde onlardan istifade etmeye çalışırız. i̇limlerinden yararlanmayı bir nevi cihad olarak görürüz. dualarında hayır umarız.
âlimleri yıpratmamaya gayret ederiz. etlerini zehirli görür, asla gıybetlerini yapmayız. bilhassa müminlerden olmayanların onlar hakkındaki ürettikleri sözleri, âlimlerimiz için asla doğru görmeyiz.
onların şahsiyetleri yıprandıkça dinimizin zarar göreceğini bilir, ona göre davranırız. onlara hayır dua eder, aramızda bulunmaları için rabbimize yalvarırız. sadece işimizi göreceğimiz zamanlarda değil, sürekli ziyaret eder, ümmet olarak yanlarında olduğumuzu hissettiririz. ele güne muhtaç düşmemeleri için gereken her desteği yapar, bunun ecrini de rabbimizden bekleriz.
nasihatlerini kulak ardı etmeyiz. onların bize öğrettiklerini, müeyyidesi kendinden aşılamaz emirler olarak görür, evirip çevirmeyiz. onları, sadece ibadet konularında değil, dinimiz, dünyamız, ailemiz hakkında önümüzü açan önderler olarak görürüz.
çocuklarımıza dedelerini, dayılarını tanıttığımız gibi, bize ilim ve takva öğreten âlimleri, salihleri de tanıtır, bildiririz.
âlimleri hatasız görmeyiz. ne bir hatadan ötürü yok sayar, ne de hatalarını doğru görürüz. yanılabileceklerini kabullenir, doğrularının peşinden gideriz.
âlimin yanında bulunmanın bir takım edepleri gerektirdiğini asla unutmayız. onun tevazuuna karşılık biz hürmetimizi çoğaltırız.
âlimler arasında gel git gibi bir tavır içinde olmaz, onların sözlerini birbirleri ile vuruşturmayız.
onları yalın adları ile değil, saygı ifade eden lakaplar ve cümlelerle anarız. ölümlerinden sonra da unutulmamaları için gereken özeni gösteririz.
27.02.2012-milat gazetesi
âlimlerin dinimiz ve dünyamız için vazgeçilemez önderlerimiz olduğu kesindir. bir başka kesin de -istisnalar bir kenara- âlimlerimizin bulundukları mevkii dolduramadıklarıdır. belki de ilk kaybolan değerimiz onlardır.
onlar kaybolmuş, ümmet de onları ihmal etmiştir. yeniden kuran ve sünnetin etrafında bizi toplayıp bizi ayağa kaldıracak olanlar âlimlerdir. biz onlara karşı görevimizi yerine getireceğiz, onlar da bizi ayağa kaldıracaklardır.
bizim âlimimiz:
sadece allahın rızası peşindedir. amelinde ihlas sahibidir.
rızık endişesi taşımaz. rızkın allahın elinde olduğunu en iyi bilen ve ona en iyi inanandır. gözü allahtan gelendedir.
ecelin muayyen olduğunu, allah dilemedikçe kimsenin kimseyi öldüremeyeceğini iyi bilir. ölümden değil, kötü akıbetten korkar.
en büyük derdi dindir, müminlerdir. bir mümine faydalı olmak için, bir sıkıntıyı gidermek için erir gider de ahlanıp vahlanmaz.
akıl hocalığı değil, örneklik ve önderlik yapar. hep safın önündedir. hem namazda, hem cephede
elinde imkân bulunanların önünde eğilmez, kapılarında görünmez.
i̇yiliği yayma ve kötülüğü engellemede yorulmaz, usanmaz. birliğin sembolüdür. sapmalara karşı uyanıktır. kullara kulluktan allaha kulluğa geçişin öncülerindendir.
mazlumun yanında, zalimin karşısında olmaktan çekinmez.
i̇lmini allahın bir emaneti olarak görür, bir başkasının da ilimle buluşması için gecesini gündüzüne katar.
kendi içinde de dengelidir. bir yapıp bir yıkmaz. boşluk bırakmaz. sabır taşıdır. sözü ile özü çelişmez. mütevazıdır.
bizim de âlimlere karşı îmanî kimliğimizden kaynaklanan bir tavrımız vardır:
onları allah için sever sayarız. onlar peygamberlerin varisleridirler. onları allah sevdiğine ve yücelttiğine göre biz, imanımızdan kaynaklanan bir anlayışla önlerinde saygı ile dururuz. onları hayatımızın bereketi görürüz.
varlıklarını allahın bir lütfu olarak görür, en güzel şekilde onlardan istifade etmeye çalışırız. i̇limlerinden yararlanmayı bir nevi cihad olarak görürüz. dualarında hayır umarız.
âlimleri yıpratmamaya gayret ederiz. etlerini zehirli görür, asla gıybetlerini yapmayız. bilhassa müminlerden olmayanların onlar hakkındaki ürettikleri sözleri, âlimlerimiz için asla doğru görmeyiz.
onların şahsiyetleri yıprandıkça dinimizin zarar göreceğini bilir, ona göre davranırız. onlara hayır dua eder, aramızda bulunmaları için rabbimize yalvarırız. sadece işimizi göreceğimiz zamanlarda değil, sürekli ziyaret eder, ümmet olarak yanlarında olduğumuzu hissettiririz. ele güne muhtaç düşmemeleri için gereken her desteği yapar, bunun ecrini de rabbimizden bekleriz.
nasihatlerini kulak ardı etmeyiz. onların bize öğrettiklerini, müeyyidesi kendinden aşılamaz emirler olarak görür, evirip çevirmeyiz. onları, sadece ibadet konularında değil, dinimiz, dünyamız, ailemiz hakkında önümüzü açan önderler olarak görürüz.
çocuklarımıza dedelerini, dayılarını tanıttığımız gibi, bize ilim ve takva öğreten âlimleri, salihleri de tanıtır, bildiririz.
âlimleri hatasız görmeyiz. ne bir hatadan ötürü yok sayar, ne de hatalarını doğru görürüz. yanılabileceklerini kabullenir, doğrularının peşinden gideriz.
âlimin yanında bulunmanın bir takım edepleri gerektirdiğini asla unutmayız. onun tevazuuna karşılık biz hürmetimizi çoğaltırız.
âlimler arasında gel git gibi bir tavır içinde olmaz, onların sözlerini birbirleri ile vuruşturmayız.
onları yalın adları ile değil, saygı ifade eden lakaplar ve cümlelerle anarız. ölümlerinden sonra da unutulmamaları için gereken özeni gösteririz.
27.02.2012-milat gazetesi
muhakkak ki alimler peygamberlerin varisleridir-tirmizi-
kim bir alimi aşağılarsa, allahü teala da, onu aşağılar. (r. nasıhin)kullanılan kelimelere, yapılan hareketlere dikkat edilmeli.