kendini arayan insan – dertli sözlük
merhum mütefekkir seyyid ahmed arvasiye ait felsefi bir eser. burada yazar insanla madde arasındaki ilişkiyi münazara yöntemiyle ele almış ve son hadde maddenin teslim bayrağı çekmesi üzerinden dinin hakikatini vurgulamıştır. eserden bir pasaj:

heykel: gülünç olacaksın, hemcinslerin bana hak verecek. onlara, yeni bir şey getireceğine de inanmıyorum. kaldı ki, maddenin ve hayvanın ötesinde mevhum bir insanlık var idi; onu bir daha ele geçiremeyeceksin.

insan: insanın yeni bir şeyden çok, kendine muhtaç olduğuna inanıyorum. insan kendini yeniden var etmelidir. kendini inkâr edici etkilerden ve maddenin boyunduruğundan kurtarmalıdır. kendinden ne kadar uzaklaşırsa uzaklaşsın o, yine insan olmaya tek istidatlı bir “hayvan” olarak gözükmektedir.

heykel: unutma ki, insan bir maddeler kompozisyonudur; onda ne varsa, maddeden kazanmıştır.

insan: işte, burada yanılıyorsun. insanda öyle bir iç aydınlık var ki, hiçbir maddede gözükmemekte… pırıl pırıl yanan güneş bile kendi varlığından habersiz ve tam bir iç karanlığına boğulmuş; güneşin dışı aydınlık, halbuki içi kapkaranlıktır. iç aydınlık yalnız insanda.. bilmenin çilesi yalnız insanda… bitki, maddeye bağlı kaldığı için bitki; hayvan, maddeyi aşamadığı için hayvan; insan ise, maddeden mânâya sıçrayabildiği için insan… insandan maada, bütün varlıklar, maddeye boyun bükmekte… yaratıkların içinde tek idealist varlık insandır. insan materyalist olmakla kendini alçaltır.

heykel: korkarım ki, hastasın ve sayıklıyorsun.

insan: mücadelem, insanın ölmemesi içindir. hasta olmak ölmek demek değildir.

heykel: ölmekten çok korkuyorsun. bana dönmek bu kadar korkunç mu? halbuki, bana yenilmeye mecbursun.

insan: bak burada da bir sır var! sırf madde olsa idim, sana dönmekten korkmazdım. bende maddeye yenilmek istemeyen bir iç aydınlık var. benden önceki insan nesillerini seninle savaşmağa sevk eden güce inanmaya devam edeceğim.

heykel: ben, kendimi madde ile, akılla, müsbet ilimle, determinizmle, mekanizm ile, objektiflikle savunacağım. ya sen, zavallı insan senin silahın ne olacak?

insan: anladım, sen kendini kendinle savunacaksın. ben de öyle yapacağım. kendimi kendimle savunacağım. silahımın nelerden ibaret olduğunu soruyorsun. onu bir sır gibi saklayacağım. bu sırrı şimdiden açıklarsam, hemcinslerim yenilgimi peşinen kabul edeceklerdir. çünkü, onlar senin saydığın silahlara ve senin gücüne inanmışlar bir kere. yalnız kendini iyi kolla, bu sefer hıncım ve öcüm çetin olabilir.

heykel: bunlar hep hezeyan… insanlığı besleyen bütün damarları, insan eliyle kurutacağım. senin sübjektif varlığının üstünden bir kezzap gibi akıp durmaktayım. hayalini daraltacağım, şiir gücünü öldüreceğim, sanatkâr ve hasta ruhlu insanı, kendi hizmetime alacağım ve böylece sen, bana tamamen râm olacaksın.

insan: maddenin tehdidini işitiyorum. bu tehdit, benim gafletimden doğmaktadır. çünkü, maddeyi bu kadar şımartan ve konuşturan benim muhayyilemdir. ne yazık ki, beni maddenin esaretine sokan yine benim. benim iç aydınlığım var. madde ise iç karanlığına mahkûm… madde, bana mekân olduğu için sevinmelidir.

heykel: eğer, madde gülebilse, kahkaha ile gülerdim...