leyla ipekçi – dertli sözlük
bugün zaman'da son yazısı yayımlanmış, zamana veda etmiş yazar.

ilk defa bir yazısını okudum, yazının son kısmında 'nefret söylemi'ne değinmiş.
(http://www.zaman.com.tr/leyla-ipekci/yar-yuzune-bakarken_2176499.html)

--- iktibas ---
şimdi ve her zaman birileri yeryüzünde kanıt getirin diye haykırıyor öte yandan. delil getirin! bunu duyduğumda, asıl kanıtın bunu haykıran kişinin yüzü olduğunu görüyorum. sakladığı, açık ettiği, çekindiği, utandığı, cüret ettiği, çarpıttığı, belli ettiği, etmediği ne varsa... orada. i̇nsan yüzü her tür dosyadan da, yazılı belgeden de, sözlü kanıttan da daha fazla şahit gerçeğe.

nefret ederek hak aramak bizi adaletli davranmaktan uzağa düşürüyorsa... hak arama hakkımızı nefretin yayılmasını engellemekten öteye koymaya başlamışsak... her şeyi bu uğurda kırıp döküyorsak... hakikat üzere ittifak etme gayretimiz nefsin sınırlı terimlerine hapsolmuşsa... hakka giden yolu tıkayan ‘i̇smail'lerimizi bir bir kurban etmemiz gerekiyor olabilir.

nefret eden yüzlere bakamıyorum ne zamandır. yüzümüz hakkı temsil ettiğinin şuurunu yitirmiş sanki. birbirinden nefret edenler, kalp katliamı yaptıklarını fark edemez haldeler. nefret ettiğimiz sürece kalbimizdeki nur parıldamıyor. yüzleri aydınlatamıyor. olmayanı olmuş gibi, olanı olmamış gibi gösteriyor bu nefret. baktığımız her şeye kendimizin ya da başkalarının zannı karışıyor. kurguladığımız gerçeklere bel bağlamakla yetiniyoruz. razı mıyız...


--- iktibas ---
güzel bir veda yazısı kaleme almış, okumayalı kaleminin de güzelleştiğini fark ettim şimdi, hayırlısı...
bir zaman gazetesi yazarı. gün itibariyle ayrıldığını açıklamış. açıkçası okumuyordum. ama son yazısı gözüme ilişti. sonuna kadar okudum. hislerime tercüman olmuş. gazeteden ayrılması, ayrılma sebepleri ve ayrılmasının meydana getireceği sonuçlar beni pek alakadar etmiyor. ama son yazısıyla benim hislerimi adeta köşesine taşımış. kendisine çok teşekkür ediyorum, böyle bir yazı kaleme aldığı için.

--- iktibas ---

geçenlerde yine böyle pencereden göklere bakarken, yere çevirdim bakışlarımı. yukarısı nasılsa, aşağısı da öyleydi, bunu görmeye çalıştım. dışarısı nasılsa içim de öyleydi, bunu hissetmeye çalıştım. sonra yeryüzü diyeceğimi yar yüzü dedim! kahır ile lütuf; ikisinin de ‘yar yüzü'nde olduğunu görebildim bir an belki... i̇nsan yüzü, buradan hareketle ‘yar yüzü'nün en güzel tecelligahı değil midir... i̇nsan yüzü tüm celal ve cemal sıfatların bütünüyle toplandığı bir mahal olsa gerek. i̇simler saf tutuyor bu yüzde. kimi geçiyor, kimi dinleniyor, kimi ısrar ediyor, kimi geri dönüyor, kimi kaçıyor... yüzümüzdeki hakikat, değişmeyen öz'den biricik bir cüz olarak kesintisiz varoluşla devran ediyor. ‘varlığın birliği'ni yansıtma sorumluluğumuz yüzden yüze değişse de, bu evrensel yükümlülük ortadan kalkmıyor.

şimdi ve her zaman birileri yeryüzünde kanıt getirin diye haykırıyor öte yandan. delil getirin! bunu duyduğumda, asıl kanıtın bunu haykıran kişinin yüzü olduğunu görüyorum. sakladığı, açık ettiği, çekindiği, utandığı, cüret ettiği, çarpıttığı, belli ettiği, etmediği ne varsa... orada. i̇nsan yüzü her tür dosyadan da, yazılı belgeden de, sözlü kanıttan da daha fazla şahit gerçeğe.

nefret ederek hak aramak bizi adaletli davranmaktan uzağa düşürüyorsa... hak arama hakkımızı nefretin yayılmasını engellemekten öteye koymaya başlamışsak... her şeyi bu uğurda kırıp döküyorsak... hakikat üzere ittifak etme gayretimiz nefsin sınırlı terimlerine hapsolmuşsa... hakka giden yolu tıkayan ‘i̇smail'lerimizi bir bir kurban etmemiz gerekiyor olabilir.

nefret eden yüzlere bakamıyorum ne zamandır. yüzümüz hakkı temsil ettiğinin şuurunu yitirmiş sanki. birbirinden nefret edenler, kalp katliamı yaptıklarını fark edemez haldeler. nefret ettiğimiz sürece kalbimizdeki nur parıldamıyor. yüzleri aydınlatamıyor. olmayanı olmuş gibi, olanı olmamış gibi gösteriyor bu nefret. baktığımız her şeye kendimizin ya da başkalarının zannı karışıyor. kurguladığımız gerçeklere bel bağlamakla yetiniyoruz. razı mıyız...

nereye bakarsak bakalım ‘yar yüzü'ne baktığımızı ve yüzümüzde ‘yar yüzü'nün tecellilerinin yansıdığını hatırlayarak bakabilmek istiyorum. yazmak bu gayrete götüren bir vesile sadece bana göre. sözlerimiz ve eylemlerimiz put olup çıkıyorsa, kelimeler ne niyet olabiliyor, ne amel. yazabileceğim hiçbir şeyin kalmadığını görüyorum şu an için... “allah ile beraber başka bir ilaha tapma. o'ndan başka ilah yoktur. o'nun yüzünden (zatından) başka her şey helak olucudur. hüküm o'nundur ve siz o'na döndürüleceksiniz.” benden buraya kadar. hakkınızı helal edin.

--- iktibas ---
#489311 tanımı üzerine buğday filmini incelerken, senaryo konusunda semih kaplanoğlu'na yardımcı olduğunu öğrendim. yumurta filminin senaryosunda da birlikte çalışmışlar.