yusuf kaplan – dertli sözlük
istisnasız bütün yazılarında epistemoloji, ontoloji, sekülarite, hakikat, hikmet, postmodernizm, varoluşsal düzlem gibi kavramları kullanmayı kendisine ilke edinmiş yeni şafak yazarı, camiamızın entelektüel birikimiyle gurur duydugumuz isim.

londra'da televizyon ve sinema alanında master ve doktora eğitimi almış, oxford university press gibi saygın bir yayınevinden dünyanın önde gelen film akademsyenleriyle dünya sineması konusunda devasâ bir kitap yayımlamış, sinema okulu kurmuş, bilgi üniversitesi'nde 9 yıl lisans ve yüksek lisans düzeyinde film teorisi, dünya sineması dersleri vermiş, çok sayıda yüksek lisans tezi hazırlattmış ve kültür bakanlığı film destekleme kurulunda kendi projeleri dahil mahmut fazıl coşkun, hüseyin karabey, serkan acar, nuri bilge ceylan, atilla taşdiken ve semih kaplanoğlu gibi türk sinemasının genç ve orta kuşak parlak yönetmenlerinin filmlerinin desteklenmesinde önemli rolleri olmuş, televizyon kurmuş, genç bir sinemacılar kuşağı yetiştirmek için büyük çaba sarf etmiş, türkiye'de sinemadan gerçek anlamıyla anlayan bir kaç kişiden biridir.
basılı bir gazetede değil internet sitesinde yazıyomuşçasına yazan yazar.
bilmem neye aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
yazının devamını internet sayfamızdan okuyabilirsiniz.
gazeteyi internetten okumak istesek gidip bayiden almayız değil mi.
bugünkü yazısını dertle yazmış. iyi etmiş.
(http://yenisafak.com.tr/yazarlar/yusufkaplan/uc-buyuk-paralel-devrim/42830)
bir yenişafak yazarı. güzel tespitleri olan bir yazar. "üç büyük paralel devrim" başlığında incelediği meseleler, gerçekten çarpıcı. özellikle şu cümle vurucuydu benim için:

--- iktibas ---

o yüzden mevcut eğitim, kültür ve özellikle de medya rejiminin, kemalist devrimden daha büyük bir yıkıma yol açtığını göremiyoruz bile.

--- iktibas ---

yazar sebebine pek değinmemiş ama ben birkaç cümleyle açıklayayım.
yıkılan bir ideolojinin yerine siz bir düşünce sistemi kurmazsanız, kaos kaçınılmazdır. çünkü insanlar bir boşluğa düşer ve boşluğu kavga ve gürültüyle doldururlar. müslümanların kendi düşünce sistemini kurmasının gerekliliği başlığında yazdığım #396051 nolu entryde bununla ilgili birkaç şey yazmıştım.
muhafazakarlık reaksiyoner duruşu ve kimi zaman pragmatist ve oportünist duruşu beraberinde getirir. işte muhafazakarlık, müslümanların kendi düşünce sistemlerinin kurmalarının önündeki en büyük engeldir. bir ideoloji toplumun zihninden silinirken muhafakarlık gibi pragmatist bir politik düşünce pratiğiyle doldurulursa sonuç günümüz türkiyesidir. muhafazakar duruşa en güzel örnek aslında dershane olayları. dershaneleri savunanlar hem pragmatist, hem de reaksiyoner bir tepki ile savunuyorlar.
bugüne kadar hep politik düşünce pratikleri ve özgürlükçü çerçevede hareket ettik. liberalizm ve neo-liberalizm arasında gidip gelen politik duruşumuzu, muhafazakarlıkla sosladık. kapitalizmin en sonunu görmek üzereyiz. yani bir çukurun en dibini toplumsal olarak görmek üzereyiz.
ama biz yine de pragmatist ve reaksiyoner duruşumuzu sergilemeye devam ediyoruz. ve olan şey kaosa her dakika daha fazla yaklaşıyoruz. allah muhafaza.
alimlerimiz 1000 sene önce tartışılan ve bazı alimlerin çözüme kavuşturduğu şeyleri yeniden tartışmaya açarken, mütefekkir zannettiklerimiz, sığ ve taassup içeren düşüncelerle her dakika toplumdan koparken sadece ideallerimizden uzaklaşmakla kalmıyoruz, elimizdeki tüm nimetleri de adeta geriye tepiyoruz. allah sonumuzu hayır etsin.
bugün ''genç kuşaklar, 'kültürel intihar'ın eşiğine sürükleniyor; uyanın artık!'' başlıklı bir yazı yazmış.
dertle yazdığı belli. kasmadan okuyoruz.
(http://yenisafak.com.tr/yazarlar/yusufkaplan/genc-kusaklar-kulturel-intiharin-esigine-surukleniyo/43930)

yusuf kaplan'ın yazılarını iki gruba ayırıyorum.
1- müslüman derdiyle yazdığı yazılar
2- entelektüel birikimini sunduğu, -tabiri caizse- entelektüel kaygıyla yazdığı yazılar.

birinci grup yazıları sosyal bilimlerle iştigal etmeyen birinin sözlüğe bakmadan anlayacağı türde, tek nefeste okunuyor, kavram-mefhum-nosyon çeşitliliği vasat seviyede. zevkle okuyor, tespitlerine ve çare önerilerine hak veriyorum.
ikinci gruptaki yazıları ise kavramdan geçilmiyor. sözlük yardımı olmaksızın tek cümle bile anlayamıyorum. hatta bazen kendi türettiği kavramlar oluyor, ne manaya geldiklerini anlamak için zihnimi epey zorluyorum. misal; yerlem
dertle yazdığı yazılardan biri daha. (hatta kendi ifadesiyle ''gözyaşlarına boğularak'' yazmış.)

(http://yenisafak.com.tr/yazarlar/yusufkaplan/intihar-bu-hepimizin-intihari-aklinizi-basiniza-devsirin-lutfen/44750)
dinlerken bir an önce bitse dediğim (ağır konuşması, anlaşılmaz kelimeler vs), okurken ise keşke hiç durmadan hep yazsa dediğim, son yüzyıl bilgesi çehresiyle sevdiğim yazar.
dershanelerin kapatılmamasını söylerken göklere çıkartılan, son tavrı nedeniyle döneklikle yaftalanan yazar.
son günlerde dertli yazılara imza atan yazar. ben "i̇ntihar bu; hepimizin intiharı! aklınızı başınıza devşirin lütfen!" yazısı üzerinde durmak istiyorum. gerçekten haklı bir konuya değinmiş. osmanlı'nın son dönemleri ile benzer özellikler yansıtan bir süreçten geçiyoruz. günümüzde yaşanan olaylar 2.abdülhamit han döneminde yaşanan olayların adeta kopyasını yansıtıyor. yazar, ilgili yazısından bu konunun üzerinde biraz durmuş. akabinde kendi manfaatleri için, ümmeti riske atanlar üzerinde durmuş ve onlara tarihi bir ihtarda bulunmuş, "i̇ntihar bu; hepimizin intiharı! aklınızı başınıza devşirin lütfen!". evet, hepimizin intiharı olur. abdülhamit han dönemine istibdat diyenler, ne hikmetse sonra istimdat dediler. tarih ibret alınması için vardır. allah tarihten ibret almayı nasip etsin. o kötü günleri de bir daha göstermesin.