belvedere – dertli sözlük
2010 bosna yapımı ahmed imamovic filmi. film, 2010 aralıkta bosna'da vizyona girmiş. türkiye'de birkaç eleştiri sitesinde haberi yapılmış, yazılmış çizilmiş ama bunun dışında internette filme dair hiçbir şey yok, piyasada dvd de yok. bütün aramalarımıza rağmen sadece fragman ve internet sitesine ulaşabildik.. velhası seyretmek nasip olmadı henüz.

fragman: (http://vimeo.com/16669339)
web sayfası: (http://www.belvederemovie.com/)
ek. imdb sayfası: (http://www.imdb.com/title/tt1730186/)
tam 18 ay boyunca aradığım film olarak tarihe geçti.
o kadar gazeteciye, boşnak yazara ve hatta filmin sitesinde geçen mail adreslerine kadar, mail gönderdim. ne cevap var ne de film.

edit: 430 buldu sağolsun. şimdi de tr altyazısı aranıyor.
bu filmi seyredebilmek için sarfettiğim çabayı başka bir film için denemedim bile.
temin etmek noktasında epey sıkıntı yaşadım.
şükür ki seyredebildim.

film srebrenitsa katliamı'nı konu alıyor.
belvedere mülteci kampında, kurbanların yerini öğrenmek için günlerini toplu mezarlarda geçiren boşnak kadınların mücadelesini anlatıyor.
filmde birbiriyle bağlantılı iki hikaye var. biri renkli diğeri siyah beyaz.
bir tarafta çocuklarının-eşlerinin kemiklerini arayan kadınların siyah beyaz hikayesi,
diğer tarafta bbg yarışmalarına katılıp şöhret hayalleri kuran renkli şow dünyası.

''ben sadece kocam ve oğlumun bir mezarı olsun istiyorum. onlar anlaşırsa ben de anlaşırım.''

hikaye bütünlüğü noktasında bazı kusurları olsa da seyredilebilecek iyi bir film.
güzel bir film. (*)

--! spoiler !--

srebrenitsa katliamı'ndan 17 yıl sonra, ve 11 temmuz'da izlemek nasib oldu bu filmi. filmde, savaş sırasında srebrenica'nın güvenli şehir ilan edilmesini, bosnalı müslümanların srebrenica'ya taşınmasını, daha sonrasında çoluk, çocuk, yaşlı genç demeden vahşice katledilmesini konu alacağını düşünmüştüm. katliam vardı evet bu filmde, ama sonrası vardı. yakınlarını kaybeden kişilerin, bu katliamı kabullenişleri, ve sadece yakınlarının cesetlerine kavuşma isteği vardı. hüzün vardı. evladını, eşini, yakınlarını kaybeden annenin, siyah beyaz hayatı vardı. kapıya polisin gelmesiyle yıllar sonra kavuştukları bir mezar için sevinen aileler vardı.

buraya kadar bir katliam var.

yönetmen, ikinci bir katliamı konu alıyor filmde. bu katliam, içten içe farkettirmeden ve gönüllüsü olarak ele almış bizi. filmin renkli kısmı, bir bbg evi. bir genç var, yakınları katliamda vefat etmiş, ailesine "hayat devam ediyor" diyerek yarışmaya katılıyor. yarışma bizim tanıdık olduğumuz bir format. insanlar dört duvar arasında yalnızca "birbirleri" hakkında konusuyor, birbirlerini yiyip duruyorlar. dedikodu, içki, asimile olmuş bir hayat. bu ev, benim için katliama duyarsız kalmış dünyayı konu ediyor. saçma sapan ilişkiler, giyimler, amaçsız sohbetler, samimiyetsiz insanlar. bu evde ölümler alkışlarla kutlanıyor.

ve bbg evinde bir dış ses, "big brother" deniyor buna. orada onun sözü geçiyor, oturun diyor yarışmacılara, oturuyorlar, yatın diyor, yatıyorlar. lambalar yanıp sonuyor, big brother konuşuyor. vahşete duyarsız insan, kapitalizme gönüllü boyun eğiyor.

daha çok yazılacak şey var filme dair, izlemek gerek.

--! spoiler !--
ölmek mi daha zor kalmak mı? bir savaştan geriye kalan olmanın, en sevdiklerinin bir mezarı bile olmamasının acısı, dramı, hüznü muazzam bir şekilde anlatılmıştır.
bir yanda ailesini katledenlere dost olan genç, öte yanda toplu mezarlarda umut arayan kadınlar.
ve ekran başında izleyen bizler. hayat çok garip.

"hayatımın bir ipin ucunda sallanarak son bulmasından korkuyorum
yanımızda, yöremizde pek çok insan bunu her gün yapıyor
uzun günler, uzun geceler, uzun yıllar
ekmeği sevmezsin, suyu sevmezsin, aldığın nefesi sevmezsin
ne bir ses var ne de bir kurtuluş yolu
gözlerimi kapattığım an görüyorum
bir ipin ucunda asılı duruyorum"
çok beğenemediğim bir film, biri bizi gözetliyor fikrini filmle çok bağdaştıramadım. o fikri daha etkili kullanabilirdi. filme bakınca güzel malzemeler bulunmuş aslında ama bir film bütünlüğü sağlanamamış.