seyyid kutub – dertli sözlük
yolumuzu aydınlatanlardan. fi zilalil kuran, yoldaki işaretler, islam düşüncesi adlı eserleriyle sadece mısır'ın değil bütün islam dünyasının ufkunu açmış abide şahsiyet, şehid alim.
idama götürülürken af dilerse bağışlanacağı teklifine, (vurgula: 'eğer allah kanunu ile mahkum edilmişsem ben hakkın hükmüne razıyım. eğer batıl kanunlarla mahkum olmuşsam ondan çok daha üstün bir düşünceye sahip olduğum için batıldan ve münafıklardan merhamet dilemem. allah’a şükürler olsun ki 15 sene cihad ettikten sonra bu mertebeye ulaştım. ben allah yolunda yaptığım iş için asla özür dilemem. namazda allah’ın birliğine şehadet eden parmağım asla bir tağutun hükmünü onaylayan tek bir harf bile yazmayacaktır’) şeklinde tarihi bir sözle cevap vermiştir.
güya afrika'daki karışlık ve açlığın sorumlusu olarak amerikan sempatizanı gelenek muhafazakarlarınca karalanan şehit. yoldaki işaretler kitabında yer alan cümlelerden bir tanesine benzer cümleyi hayata kazandırmayı becerememiş olmalarına rağmen hala onun cümlelerine sataşmaktalar.
zindandaki notlarından ;

“i̇slâm, işe, toplumun idarî ve hukukî yapısından değil, akidesinden ve ahlâkından başlamıştır. bugünkü hareket ve dâvetin, i̇slâmın başladığı aynı
noktadan başlatılması gerekmektedir... bu iş, ancak yavaşlılık ve uzun süre isteyen; tavanı değil tabanı hedefleyen; i̇slâm ahlâk, terbiye ve inanç
tohumunu toprağa yeniden serpmekle ise başlayan bir metod ile mümkün olabilir. gerçekten çok ağır ve uzun sürede ilerleyen bu yol, aslında en yakın ve en hızlı yoldur.”
liderlerimizden.
beni en çok etkileyen çocukluk anısı,
''babam her yemekten sonra ellerini açarak dua eder,biz de hep birlikte amin derdik.o,yüksek sesle fatiha'yı okurken,biz de bilmediğimiz halde mırıldanarak,söylediklerini tekrarlamaya çalışırdık.en çok dikkat ettiği şey bizim ruhumuza ahiret duygusunu yerleştirmekti...''
"yoldaki işaretler" kitabının yazarı.hakkında birçok şey söylenir. bazı yazdıklarının itikaden sakıncalı olduğu sonradan kendisinin bu kitaplarını reddettiği ya da tashih ettirdiği ifade edilir. bu nedenle ilgili konulara girmeden kendisi hakkında birkaç şey yazmak isterim.70 li yıllarda islamcı kesimin favorisiydi. o dönemin hızlı islamcıları kendisini methetme de aşırıya bile kaçmışlardı. buna karşılık amerikancı zevat, kendisinin sosyalist görüşleri olduğunu ve sakıncalı yanlarını belirtmişti.kendisinin herhangi bir ilmi icazeti olmadığı halde tefsir yazmıştır. yazdığı tefsir hakkında ilgili eleştiriler okunduğunda epeyce bir eksiklik ve hata olduğu ifade edilmektedir. buraya kadar ilgili yerlerde, ilgili konulara bakabilirsiniz.ben bir eserini anlatmak istiyorum. "yoldaki işaretler"bu eser, 20.yy sistemine bir başkaldırı olarak yazılmıştır. düşünce boyutunda bazı şeyler ortaya koymasına rağmen yazarının ilmi geçmişi olmaması göz önüne alındığında çok iddialı fetvalar verdiği görülür. bu eser öyle aşırı ifadeler içermektedir ve eserde öyle kastını aşan ifadeler vardır ki aslında günümüz selefi ve vahhabi çizginin bunun yanında bir takım islamcıların şiddet içerikli eylemlerinin temel kaynağı olmuştur. ilgili eserden etkilenerek mısır hapishanelerinde ihvan-ı müsliminden ayrılan et-tekfir ve-l hicre ve yine mısır'daki cemaat-i islami'nin aşırı kanadını teşkil eden selefi cihat cemaatinin temel kaynağı olagelmiştir. malum cihat cemaati denilen yapı daha sonra el-kaide'nin temellerini oluşturmuş, el-kaide de daha sonra ışid'e evrilmiştir. aslında tüm bu şiddet dalgasının ve devrim düşüncesinin temelini komünist devrim düşüncesi beslemiştir. seyyid kutub'un ilgili eseri de yine bu komünist devrim düşüncesinden etkilenerek yazıldığı bellidir. burada esas konu şudur, aslında son yüzyılda islam dünyası'ndaki bu şiddetin temeli seyyid kutub'un düşüncelerine dayanır. bunu gören abd bu şiddet hareketini ilk kez sovyetlere karşı organize etmeyi başarmıştır. sovyetlerin afganistan'ı işgali bu işe tuz-biber olmuştur. daha sonra afganistan'ın ve ırak'ın işgali ile bu şiddet dalgası abd tarafından bizzat müslümanlara karşı organize edilmek de, avrupa ve ortadoğu'nun yeniden dizaynı için kullanılmıştır. günümüzde küresel aklın bir aracı haline gelmiştir. bazı şeylerin varlığını -örneğin islam dünyasındaki şiddet dalgası- sorgularken, buna hangi düşüncelerin neden olduğunu bilmek elzemdir. bu şiddet dalgasının önlenmesi için ilgili ideolojiyle mücadele yöntemleri geliştirebilmek için de kaynağı bilmek lazımdır.
günümüzde islamcıların şiddet için kaynak olarak kullandığı isimlerden birisi.

islamcıların beslendiği fikir kaynakların birisidir. özellikle "yoldaki işaretler" isimli eseri. bu adamın türkiye'de meşhur olmasının en büyük sebebi de 80 öncesi islamcılardır.

80 öncesi islamcıları iki döneme ayırabiliriz.

1- iran devrimi öncesi

2- iran devrimi sonrası

1- iran devrimi öncesi islamcılar, mısır kökenli akımlardan etkilenmişlerdir. bunların en önemlisi, ihvan-ı müslimin'dir. o dönem islamcılar, ihvan hareketine sempati ile bakarlardı. ihvan-ı müslimin bildiğiniz gibi 1966'dan sonra birkaç farklı kola bölündü. ama bu etki, türkiye'deki islamcılar üzerinde pek görülmedi. iletişimin bu kadar hızlı olmaması bir etkendir. bölünmenin esas nedeni, seyyid kutub'un radikal söylemleri ve bunun yorumlanması üzerinedir. seyyid kutub, tıpkı komünist devrime benzer bir devrim hayal etmiş, yoldaki işaretler kitabında bu devrimin yollarını döşemiştir. sosyalizmle de zihninde epey meşgul olmuş bir isim. bu kitabın birkaç farklı yorumu ortaya çıkmış ve ihvan-ı müslimin'in de "modern hariciler" dediği ve ışid'ın ilk örneği diyebileceğimiz "et-tekfir ve-l hicre" isimli bir grup ve "cemaat-i müslimin" isimli bir başka grup ortaya çıkmış. et-tekfir ve-l hicre sonraları terör örgütü halini alırken, cemaat-i müslimin legal olarak yoluna devam etmiş. bu kitabı en aşırı yorumlayanlar yine "et-tekfir ve-l hicre" olmuştur.

gelelim türkiye'deki islamcılara. o dönem seyyid kutup okuyarak dünyaya bakış geliştirmişlerdir.

2- iran devrimi sonrası türkiye'deki islamcılarda bir yarılma meydana gelmiştir. türkiye'deki islamcıları esas etkileyen unsur işte bu iran devrimi. seyyid kutub'un üzerine humeyni okuyan bir topluluk oluşmuş humeyni gibi giyinen, humeyni gibi düşünen birer prototip halini alıvermişlerdir. diğer kısım ise ihvan çizgisinde devam etmiştir. bu gurp azınlık haline gelmiştir. o dönem irancılık revaçtaydı. bunun en büyük nedeni de erbakan ve çevresinin iran devrimine duyduğu sempati ve meşhur kudüs mitingidir. türkiye'de irancılığın temelleri o günlere dayanır.

bir de bunun üzerine afgan-sovyet savaşı ortaya çıkmıştır. bu savaş tüm islam alemini temelden sarsan bir yarılma meydana getirecektir. 1960'ların başından beri, özellikle kral faysal'ın çabalarıyla islam alemi'nde hızla yayılan bir vahhabizm söz konusu. kendilerini selefilikle bütünleştiren bu ideoloji, afgan savaşı ile pakistan medreselerine kadar sızmış ve oradan iran'ı çevrelemek için kafkaslara ve türkiye'ye doğru hızlı bir hamle yapmıştır. türkiye'de başarısız olmasına rağmen, bosna savaşı üzerinden balkanlara doğru ilerlemiştir. iran'ın yayılmacılığının üzerine vahhabi yayılma baş göstermiş ve bu ikisinin mücadelesi ortaya çıkmaya başlamıştır. bu esanada ihvan-ı müslimin'de afganistan üzerine yeni bir bölünme meydana gelmiştir. seyyid kutub'un radikal söylemlerinden de beslenen yeni bir yapı ortaya çıkmıştır bu dönemde. mısır islami cihad örgütü. el-kaide terör örgütü ve ışid terör örgütünün ilk tohumları bu örgüt de atılmıştır. seyyid kutub'un söylemleri ve islamcıların darbelerden dolayı yaşadığı mağduriyet algısı, mısır gençlerini hızla radikalleştirdi. afganistan savaşı ile bu durum abd onaylı olarak yayılmaya başladı. ışid bu mısır islami cihad örgütünün et-tekfir ve-l hicre ile karışımıdır. ideolojik olarak her ikisinden de beslenir.

afganistan savaşı'ndan türkiye'deki islamcılar da etkilenmişti.

uzun lafın kısası, tarihi gerçekler ışığında radikalleşmenin kaynağı islamcılıktır. bu durum osmanlı'da da böyleydi. modern dönemde de böyle oldu. osmanli'da islamcılar komitacılarla yani ittihatçılarla birlik yapan kesimlerden bir gruptu mesela.

seyyid kutub ismi burada önemlidir. çünkü modern dönemde islam dünyası'ndaki şiddet algısının artmasının ideolojik nedenleri arasında kutub'un eserleri vardır. selefiler işin bir diğer boyutu. ama selefilerin islamcıların arasında yayılmasının en büyük nedeni de islamcıların seyyid kutub'a olan hayranlıkları. burada yok sosyalist hayranıydı, yok komünistlerle işbirliği filan diye eleştiri yapmıyorum. yani modern dönem islamcılığındaki şiddete yönelmenin nedenlerini anlatıyorum. dolayısıyla gençlere seyyid kutub -ki islamcıdır- gibi yerli olmayan bir ismi anlatmak yerine, nurettin topçu -birilerinin bir kaba sığdırmak istediği gibi islamcı değildir.- gibi yerli bir ismi anlatmak ve onun fikriyatını bir set olarak kurmak gerekli.

ek: seyyid kutub hakkında daha önce şöyle bir eleştiri de yazmıştık.

#471767

özellikle tefsiri hakkında yazdıklarımı vurguluyorum. ilmi olmadan tefsir yazmıştır.
9 ekim 1906 yılında muşa, mısır'da doğmuştur. orta ve lise tahsilini el-ezher de bitirmiştir. daha sonra kahire üniversitesinin darul ulum fakültesine girmiştir.1933 yılında mezun olduğu fakülteye aynı yıl öğretim görevlisi olarak tayin edilmiştir. 1939 ve sonrasında i̇slami düşünceye yönelmiştir.1946 yılında konum dersleri isimli makalesini yayımlamıştır.çoğu kişiye göre bu makalesi onun i̇slami düşünceye girişini temsil eder. makalesinde toplumun ıslahının ve müslümanların bu yönde çalışmasının kur'an'ın emri olduğunu savunmuş, mısır'ın o dönemdeki toplumsal yapısını ve geçirmekte olduğu dejenerasyonu eleştiriyordu.seyyid kutub, kitaplarında genellikle geleneksel i̇slam'a karşı, sahih bir çizgiyi savundu. tasavvufta var olan hurafeleri eleştirmiş, mısır'a döndüğünde kamu hizmetinden ayrılıp müslüman kardeşler teşkilatına katılmıştır.cemal abdül nasır'a düzenlenen 1954 tarihli suikast girişimi nedeni ile birçok müslüman kardeşler üyesi gibi seyyid kutub'da tutuklanmış ve on beş yıl hapis cezası verilmiştir.seyyid kutub, hapiste ileride büyük bir önem ve üne kavuşacak olan iki eseri kaleme almıştır. 1964 yılında serbest bırakıldıktan sonra, 1965 yılında tekrar tutuklanmıştır.22 ağustos 1966 yılında hakkında idam cezası verilmiştir. kararı pakistan, i̇ngiltere, lübnan, ürdün, sudan ve irak gibi ülkelerde birçok dünü otorite ve grup tepkiyle karşılasa ve nasır'ı kararından döndürmeye çalışsalar da, seyyid kutub, 29 ağustos 1966 yılında idam edilmiştir.