momo – dertli sözlük
michael ende'in akıcı, etkileyici, duygulandıran muhteşem ötesi çocuk kitabı. zaman kavramı üzerinde uzun uzun düşünmenizi sağlıyor. bir nevi saatleri ayarlama enstitüsü.-- iktibas --günlük yaşam içinde çok büyük bir sır vardır. herkesin bunda bir payı bulunur, herkes onu tanır ama pek az kimse buna kafa yorar. çok kimse onu olduğu gibi benimser ve hiç şaşkınlık göstermez. bu büyük sır; zamandır.-- iktibas --
eddai'nin yine benden önce keşfettiği batı edebiyatından bir kitap daha.fikir güzel lakin fazla uzatılmış yer yer sıkıyor.
kitabın esas konusundan, olay örgüsünden ziyade beni en çok etkileyen ve meraklandıran ‘’yazarın gerekli gördüğü son söz’’ bölümü oldu. yazıyorum:‘’okuyucularımın bir bölümünün kafasında belki bir sürü soru birikmiştir. korkarım, bunlara yardımcı olamayacağım. şunu açıkça belirteyim: ben bu kitaptaki bütün olayları, bana anlatıldığı şekilde ve ezberimden yazdım. kendim küçük momo’yu veya arkadaşlarından birini tanımış değilim. sonra ne olduklarını, bugün nasıl olduklarını da bilmiyorum. büyük kente gelince, tahminlerimden yararlandım.bunun dışında açıklamak istediğim tek şey şu: o günlerde uzun bir yolculuğa çıkmıştım. (ve hala yoldayım). bir gece kompartmanıma garip bir yolcu geldi. öyle tuhaftı ki, yaşını bile tahmin etmem olanaksızdı. önce karşımda yaşlı bir dede oturuyor sandım. sonra bir de baktım aldanmışım, yolcu bu defa çok genç görünüyordu. sonra tekrar bu görüşün de yanlış olduğu kanısına vardım.her neyse, yol arkadaşım gece yolculuğu boyunca bana bu hikayeleri anlattı durdu.bittiği zaman ikimiz de bir süre sustuk.sonra bu garip yolcu, bir cümle daha söyledi ve onu okurlara aynen aktarıyorum.‘’ben size bütün bunları’’ dedi, ‘’olup bitmiş gibi anlattım. oysa gelecekte olacakmış gibi de anlatabilirdim. benim için ikisi arasında büyük bir ayrım yok.’’herhalde sonraki ilk istasyonda inmiş olmalı. çünkü bir süre sonra yalnız olduğumu fark ettim. ne yazık ki bu hikayeyi anlatanı o günden sonra bir daha hiç görmedim.ama bir gün kısmet olur da yine karşılaşırsak ona çok şey sormak isterim.’’yani tüm bunları okuduktan sonra meraklanmamak elde değil. aklıma bazı şeyler geliyor.i̇lk olarak yazarımızda şizofreni hastalığı olabilir. çünkü bütün olayları dinledikten sonra yalnız olduğunu fark ediyor. bu sırada uyudu da garip adam trenden indi mi? mesela yani. birden yalnız olduğunu fark ediyor. belki de garip adam sadece bir yanılsamadan ibaretti. eğer yazarımızda psikolojik rahatsızlık yoksa ona şunu demek isterdim. ‘’bre adam! o kadar muhabbet etmişsiniz insan bi adını sorar. yaş olayı garip geliyorsa onu da sorar. dede olmakla çok genç olmak arasında doğal olarak fark var. mesela şöyle sorabilirdiniz: çok genç görünüyorsunuz fakat duruşunuz epey olgun, yaşınız nedir acaba?’’son olarak aklıma gelen ise bu son bölümün de kurmacanın bir parçası olduğu. bu bana içlerinden en mantıklı gelen.yazarımız hayatta olsaydı belki ona sorabilirdik ama değil. fakat bu gizem bence kitabı daha iyi bir hale getiriyor. en azından benim için öyle.