21. ve 22. yy'lar için planlanan dünya düzeni.
hikaye 1. körfez savaşı ile başladı. körfez savaşı'nın sonunda george bush'un new world order temalı konuşması her şeyi netleştiriyor ve özetliyordu. planlanın olgunlaştırılması ve uygulamaya hazır hale getirilmesi gerekiyordu. 1991 ile 2001 arasındaki süreç bu hazırlık süreciydi. titizlikle planlandı. el-kaide diye ne olduğu belli olmayan bir örgüt ortaya çıktı. yine bu aşamada kendilerinin afgan mücahidlerden olduğunu iddia ederek tüm afganistan ahalisine savaş açarak iktidarı ele geçiren taliban ortaya çıktı. bu aşamada 1993 yılındaki el-kaide'nin yapmak istediği dünya ticaret merkezi saldırısı, sonrasında el-kaide'nin somali'ye geçişi, afganistan'da taliban'ın bir süreç dahilinde iktidara gelişi, her şey planlı bir sürecin işleyen parçalarıydı. her şey bir satranç tahtasındaki ustalıkla işleniyor, teorikten pratiğe dökülecek planın hazırlıkları yapılıyordu.
2001 yılı geldi çattı. hepimiz bir sabah dünya ticaret merkezine çarpan uçakların haberleriyle uyandık. bizi ilgilendirmiyordu. fakat akıl almaz bir terör saldırısıydı. insani hassasiyetlerle üzüldük. acı duyduk. bunun haricinde bizi ilgilendiren bir şey yoktu. ta ki abd afganistan'a ve ardından ırak'a saldırana kadar. sonra oğul bush diyordu ki: "bu bir haçlı seferidir.".sonra anladık ki aslında o uçak saldırıları müslümanların kalbine inen bir hançer imiş. yeni dünya düzenine başlama komutu veren bir planlı bir saldırı imiş.
yeni dünya düzenine başlama komutu verilmişti. önce afganistan sonra ırak düşmüştü. çok kanlı katliamlar olmuş, sonunda ne olduğu belli olmayan el -kaide'ye bağlılığını ilan eden kaynağı belirsiz birçok terör örgütü ortaya çıktı. sonra bir baktık ki afganistan ve ırak kan gölüne dönmüş, diğer müslüman ülkelerde bıçak sırtında duruyor. tabi ki suudi arabistan gibi kabile devletleri bu fiili durumdan faydalanma cihetini seçerek aslında ne kadar ferasetsiz olduklarını da ortaya koyuyorlardı. kendi mezheplerinden olduğu için bu yapıları besleyip büyütüyor, bir gün kendi kapısını çalacaklarını da unutyordu suudi arabistan. ne de olsa abd'nin petrol istasyonu rolünü güzel oynuyordu.
müslümanların dikkati filistin'e çekilerek, bir başka hançer de müslümanlara saplanmak üzereydi. arap baharı. bahar gibi başlayan aslında kış olması planlanan ve sonunda kışa dönüşen bahar. diktatörleri yıkmaya çıkan kalabalıklar, kendilerini ve dünyayı ateşe atacaklarının farkına varamadılar. aslında istekleri basitti. onlara "bunları isteyin" diye fısıldayanları unutarak bu isteklerin meşruluğunu ve haklılığını savunduk. ta ki ateş bacayı sarana kadar. olaylar hızla gelişti, suriye'ye sıçradı, tarihin en kanlı iç savaşlarından biri dibimizde cereyan ediyordu. suriye halkı hızla topraklarımıza akın ediyor, sanki birileri yerleştirilecekmiş gibi suriye toprakları hızla boşaltılıyordu. arap baharı öncesinde abd'de ve ab'de başlayan gösteriler nispeten durmuş olsa da artık her şey yeniden alevleniyordu. ab mülteci krizi ile boğuşurken, abd'de siyahi isyanları tekrar gündeme gelecekti. yaktıkları ateş, kendi evlerine sıçramıştı. planlayanlar mutlu ve mesuttu. çünkü kaostan düzen çıkarmak gibi bir düşünceleri vardı. ya savaş, ya kaos. yeni dünya düzeni. tabi ki onların bir planı varsa allah azze ve celle'nin de bir planı var. ve plan kuranların en hayırlısı allah'tır.
yeni dünya düzeni, farklı bir düzen olacak. robotların ve robotlaşmış insanların toplumsal düzeni.teknolojik olarak 4. sanayi devrimi çerçevesinde gelişecek sanayi yatırımları öncülüğünde cinsiyetsiz toplum düzeni. elektronik çiplerle kontrol edilen insanlar ve işçi robotlar. ileri düzey bir komün toplum. açık toplum modeli, doğrudan demokrasi. ahlaki kriterlerin değiştiği, insanın fıtri özelliklerinin farklılaştığı 21. yy. düzeni. bizzat insan eliyle değiştirilmiş fıtrat. yeni bir inanç sistemi. yani bir din. deizm. deizmi bilenler bilir. masonların 18. derecede mensuplarından istediği inanç biçimi.
bu yazdıklarım ana hatlarıyla yeni dünya düzeni ve işleyen planlar. bakalım neler olacak? her şey allah'ın takdiri doğrultsunda gelişecek.
hikaye 1. körfez savaşı ile başladı. körfez savaşı'nın sonunda george bush'un new world order temalı konuşması her şeyi netleştiriyor ve özetliyordu. planlanın olgunlaştırılması ve uygulamaya hazır hale getirilmesi gerekiyordu. 1991 ile 2001 arasındaki süreç bu hazırlık süreciydi. titizlikle planlandı. el-kaide diye ne olduğu belli olmayan bir örgüt ortaya çıktı. yine bu aşamada kendilerinin afgan mücahidlerden olduğunu iddia ederek tüm afganistan ahalisine savaş açarak iktidarı ele geçiren taliban ortaya çıktı. bu aşamada 1993 yılındaki el-kaide'nin yapmak istediği dünya ticaret merkezi saldırısı, sonrasında el-kaide'nin somali'ye geçişi, afganistan'da taliban'ın bir süreç dahilinde iktidara gelişi, her şey planlı bir sürecin işleyen parçalarıydı. her şey bir satranç tahtasındaki ustalıkla işleniyor, teorikten pratiğe dökülecek planın hazırlıkları yapılıyordu.
2001 yılı geldi çattı. hepimiz bir sabah dünya ticaret merkezine çarpan uçakların haberleriyle uyandık. bizi ilgilendirmiyordu. fakat akıl almaz bir terör saldırısıydı. insani hassasiyetlerle üzüldük. acı duyduk. bunun haricinde bizi ilgilendiren bir şey yoktu. ta ki abd afganistan'a ve ardından ırak'a saldırana kadar. sonra oğul bush diyordu ki: "bu bir haçlı seferidir.".sonra anladık ki aslında o uçak saldırıları müslümanların kalbine inen bir hançer imiş. yeni dünya düzenine başlama komutu veren bir planlı bir saldırı imiş.
yeni dünya düzenine başlama komutu verilmişti. önce afganistan sonra ırak düşmüştü. çok kanlı katliamlar olmuş, sonunda ne olduğu belli olmayan el -kaide'ye bağlılığını ilan eden kaynağı belirsiz birçok terör örgütü ortaya çıktı. sonra bir baktık ki afganistan ve ırak kan gölüne dönmüş, diğer müslüman ülkelerde bıçak sırtında duruyor. tabi ki suudi arabistan gibi kabile devletleri bu fiili durumdan faydalanma cihetini seçerek aslında ne kadar ferasetsiz olduklarını da ortaya koyuyorlardı. kendi mezheplerinden olduğu için bu yapıları besleyip büyütüyor, bir gün kendi kapısını çalacaklarını da unutyordu suudi arabistan. ne de olsa abd'nin petrol istasyonu rolünü güzel oynuyordu.
müslümanların dikkati filistin'e çekilerek, bir başka hançer de müslümanlara saplanmak üzereydi. arap baharı. bahar gibi başlayan aslında kış olması planlanan ve sonunda kışa dönüşen bahar. diktatörleri yıkmaya çıkan kalabalıklar, kendilerini ve dünyayı ateşe atacaklarının farkına varamadılar. aslında istekleri basitti. onlara "bunları isteyin" diye fısıldayanları unutarak bu isteklerin meşruluğunu ve haklılığını savunduk. ta ki ateş bacayı sarana kadar. olaylar hızla gelişti, suriye'ye sıçradı, tarihin en kanlı iç savaşlarından biri dibimizde cereyan ediyordu. suriye halkı hızla topraklarımıza akın ediyor, sanki birileri yerleştirilecekmiş gibi suriye toprakları hızla boşaltılıyordu. arap baharı öncesinde abd'de ve ab'de başlayan gösteriler nispeten durmuş olsa da artık her şey yeniden alevleniyordu. ab mülteci krizi ile boğuşurken, abd'de siyahi isyanları tekrar gündeme gelecekti. yaktıkları ateş, kendi evlerine sıçramıştı. planlayanlar mutlu ve mesuttu. çünkü kaostan düzen çıkarmak gibi bir düşünceleri vardı. ya savaş, ya kaos. yeni dünya düzeni. tabi ki onların bir planı varsa allah azze ve celle'nin de bir planı var. ve plan kuranların en hayırlısı allah'tır.
yeni dünya düzeni, farklı bir düzen olacak. robotların ve robotlaşmış insanların toplumsal düzeni.teknolojik olarak 4. sanayi devrimi çerçevesinde gelişecek sanayi yatırımları öncülüğünde cinsiyetsiz toplum düzeni. elektronik çiplerle kontrol edilen insanlar ve işçi robotlar. ileri düzey bir komün toplum. açık toplum modeli, doğrudan demokrasi. ahlaki kriterlerin değiştiği, insanın fıtri özelliklerinin farklılaştığı 21. yy. düzeni. bizzat insan eliyle değiştirilmiş fıtrat. yeni bir inanç sistemi. yani bir din. deizm. deizmi bilenler bilir. masonların 18. derecede mensuplarından istediği inanç biçimi.
bu yazdıklarım ana hatlarıyla yeni dünya düzeni ve işleyen planlar. bakalım neler olacak? her şey allah'ın takdiri doğrultsunda gelişecek.
